2 Ağustos 2009 Pazar

ertuğrul özkök türk gazeteciliğinin zirvesidir

olaylara saplantıyla bakmaması; temel prensiplere sadık kalmak $artıyla konjonkürel olarak 'deği$meyen tek $ey deği$imin kendisidir' $iarıyla pozisyon alabilmesiyle arkada$ toplantılarında büyük bir açıklıkla ifade edebildiğim bir cümle.

bazılarının sürekli olarak dalga geçtiği 'gelin itiraf edelim' kalıbı bile, kendi kendimize itiraf edemediğimiz ama içten içe gerçekliğini bildiğimiz siyasi gerçeklerin farkına varmamızı sağlıyor ertuğrul özkök. türk gazetecilik hayatında bu gerçeklikleri bu kadar açık bir $ekilde ifade edebilmenin öncü temsilcisi ertuğrul özkök'tür. özkök sonrası ardından giden ba$ka yazarlar türkiye'nin bugün çözüm bulmaya çalı$tığı siyasi yaraların çözümü için kalem oynatmaktadırlar. hem merkez medyanın amiral gemisinde genel yayın yönetmenliği yapmak, hem de büyük siyasi sorunların çözümü için iğneyle kuyu kazmak kolay i$ değildir. üstelik etrafında, daha 3. sayfasında statükonun en temel ta$larından biri otururken.

bu ve bu gibi nedenlerden ötürü, bugün türk gazeteciliğinin gelebileceği en yüksek noktanın ertuğrul özkök olduğunu dü$ünüyorum. bence hem üslup açısından hem de içerik açısından türkiye'nin en büyük gazetecisi/ genel yayın yönetmeni ertuğrul özkök'tür.
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 02.08.2009 11:35)

12 eylül en çok islamcılara zarar verdi

uzun süredir üzerinde dü$ündüğüm, tahliller yaptığım, alt metinler okuyarak geli$tirdiğim bir ifade, uğra$ılardan sonra vardığım yargı. askeri darbe belki o zaman ülkede hakim olan kaos ortamının nihayete erdirilmesi açısından bazı çevrelerce gerekli görülmü$ olabilir. nitekim büyüklerimiz hep anlatıyor o dönemdeki anar$ik olayları. evden çıkıp i$e giden her insanın ak$am eve döneceğinden ku$ku duyuluyormu$. ya bir çatı$mada kurban gider ya da olaylara karı$ıp içeri alınırsa diye.

inanın az önce zaman gazetesi yazarı değerli aydın ali bulaç beyi dinliyorum, anlattıkları $eyler gerçekten tüylerimi ürpertti. sırf islami duyarlılıkları ön plana çıkaran bir dergi çıkardığı için günlerce selimiye'de hücrede sekiz ki$i olarak kaldığını anlattı. üstelik sürekli 'kemikkıran' adlı bir polis tarafından acımasızca dövülerek. günde 2 defa ve yalnızca 5 dakika olmak üzere tuvalete gitme hakkıyla. bunun gibi daha nice islami duyarlılığa sahip aydınımız hak etmekdikleri bu muameleye maruz kaldılar.

bakın askerlerle ali bulaç bey arasında geçen diyaloğu aktarayım size;

asker: siz komunist misiniz, niye aldılar sizi içeriye?
ali bulaç: yok ağabey biz dergi çıkarıyorduk
asker: hadi la, camiden mi aldılar da getirdiler sizi?
ali bulaç: evet camiden getirdiler
asker: dalga mı geçiyon la sen bizle

bir ba$ka aktarabileceğim anektod ise ali bulaç ile o dönem de yine cumhuriyet'te yazan bir arasında geçen diyaloğ. ali bulaç aynı cezaevinde kaldığını gördüğü yazara geçmi$ olsun demek için yanına gider,

ali bulaç: geçmi$ olsun efendim
cumhuriyet yazarı: sağolun, size de geçmi$ olsun, komunist misiniz siz de?
ali bulaç: hayır efendim, biz tefsir dergisi çıkarıyorduk
cumhuriyet yazarı: haa sağcısınız yani (arkasına bile bakmadan çeker gider)

i$te solcu anlayı$ veya kendini solcu zannedi$ böyle bir $ey. adam sana gelmi$ efendi gibi 'geçmi$ olsun' dileklerini sunuyor, sen 'sağcı' olduğunu duyar duymaz topukluyorsun. ayıp ya.
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 02.08.2009 08:56)

ak parti gelmeseydi türkiye batacaktı

bundan sanıyorum 1-2 yıl önce meclis müzakereleri esnasından ak parti milletvekili prof. dr. burhan kuzu beyin sarfettiği son derece doğru söz. hatta sanıyorum ana muhalefet ve yavrusu muhalefet partilerine $öyle seslenmi$ti burhan bey, 'hadi ordan, hadi ordan, ak parti gelmeseydi türkiye batıyordu be, allahtan ak parti geldi de toparlanma ba$ladı.' tam olarak böyle olmasa da a$ağı yukarı bu $ekildeydi sözleri. fakat benim gayem, bu sözün arka planını 4 temel ana ba$lık halinde ele almak ve doğruluğunu ispat etmek olacak.

1- ak parti'nin türkiye'nin çimentosu olmasıak parti, 7 siyasi bölgeden müte$ekkil olan ve 3 kasım 2002 tarihine kadar her bölgesi ayrı telden çalan türkiye'yi belli bir nizama sokmu$tur. siyasi iradenin egemenliğini ve desteğini hisseden millet i$ine, mesleğine ve evlatlarının yarınına daha sıkı sıkıya sarılmı$tır. farklı etnik kökenlerden, farklı dini inanı$lardan gelen ve aralarında geçmi$te ya$anan bazı tatsızlıklardan ötürü husumet olan bir kısım insanımızın neredeyse tamamı ak parti çatısı altında birle$mi$, karde$ kavgası ak parti sayesinde sona ermi$tir. diyaloğ, ho$görü, isti$are ve bir ve beraber olma düsturu ile hareket etmek suretiyle farklı toplumsal katmanlar bir araya gelmi$, kız alıp kız verilmi$, mahallelerde gerçekle$en sohbet toplantıları aracılığıyla insanlarımızın birbirleri hakkındaki ön yargıları son bulmu$tur.

2- ak parti'nin ekonomik anlamda ülkeyi yeniden tesis etmesiak parti, imaj itibariyle batıda olup esasen son komunist ülke olmak gibi bir ayıba sahip türkiye ekonomik tablosunu sil ba$tan yeniden düzenlemi$tir. özelle$tirme gibi çağda$ iktisadi argümanlarla hem hazineye bir dolu kaynak aktarılmı$, hem de özel sektörün eline geçen kamu iktisadi te$$ekküllerinin bu sayede teknolojik alt yapılarının çağda$ bir seviyeye gelmesi sağlanmı$tır. bu yolla vatanda$ daha kaliteli ve daha uygun fiyatlara hizmet satın alabilme $ansına sahip olabilmi$tir. yine ak parti döneminde konut ve araç satı$larında patlama ya$anmı$, milyonlarca buzdolabı, çama$ır ve bula$ık makinesi satılmı$tır. ekonomik kriz çığırtkanlarına duyurulur.

3- ak parti'nin sosyal politikalarıözellikle 1994 yılında istanbul ve ankara büyük$ehir belediye ba$kanlıklarını ak parti siyasi çizgisinin büyük bir zafer elde ederek kazanması ile birlikte, açlık ve kı$ın dondurucu soğukları ile mücadele eden vatanda$larımıza devletin (veya o dönem için belediyenin) sıcak yüzü ile tanı$mı$lardır. 'sosyal' demokrat - merkez sağ koalisyonlarının yarattığı ekonomik krizlerin, havada uçu$an anayasa kitapçıklarının açlıkla imtihan ettiği osmanlı ahfadı bu büyük millet, ilk kez vesayet rejiminin değil, milletin değerlerinin bekçisi olmu$ bir siyasi anlayı$ ile tanı$ıyordu. nohudundan makarnasına, pirincinden kuru fasulyesine, her ramazanda her ilçede kurulan devasa iftar çadırlarından kurban bayramlarında payla$ılan dana / koyun etlerine kadar her imkan milletin önüne sunulmu$tu artık. hiçbir vatanda$ımız yatağa aç bir vaziyyette girmeyecekti. evlenme niyetinde olup bu hayırlı olayı gerçekle$tirecek maddi donanımdan yoksun genç hanım ve erkek karde$lerimize gerek kendilerine uygun bir e$ adayı bulmakta yardımcı olunacak, gerekse nikahları düğünleri belediyelerimizce ücretsiz bir $ekilde gerçekle$tirilecekti. bununla beraber evliliklerinde kendilerine yardımcı olacak, sıkı$tıklarında açıp okuyabilecekleri belediyelerimizce hazırlanmı$ danı$man kitaplar da bu uzun ve dolambaçlı evlilik sandalında kendilerine yardımcı olacaktı.

4- ak parti'nin özgürlük alanlarını genisletmesibildiğiniz gibi ana dili, dini birbirinden farklı vatanda$larımız öteden beri olmu$ ve devletçe bu vatanda$larımıza yönelik istenmeyen kimi hareketler gerçekle$tirilmi$ti. fakat ak parti döneminde bu davranı$ biçimleri sona ermi$tir. burada ak parti'nin kendisine sunulan vesayet rejiminin bekçisi olma teklifini sert bir dille reddetmesinin, kendisine yönelik olarak yayımlanan muhtıraları aynen muhatabına iade etmesinin büyük payı vardır. bu sayede sivil siyaset alanı bir daha daraltılamayacak kadar geni$lemi$, herkes yerini öğrenmi$tir. bununla beraber gerek dini azınlıklara gerekse de farklı etnik kökenden gelen yurtta$larımıza yönelik gerçekle$tirilen jestler, anadilde tv yayınına izin verilmesi, bizzat devletin birkaç kanalını bu gereksinime ayırması dikkat çekicidir. farklı mezheplerden vatanda$larımıza yönelik yeni açılımlar, düzenlenen çalı$taylar hep ak parti döneminde gerçekle$tirilmi$tir.7 yıl gibi kısa bir sürede benim hemen bir çırpıda aklıma gelen güzellikler bunlar. tüm bu ya$ananlar olmasaydı dü$ünüyorum da, allah korusun hakikaten türkiye batabilirdi. zaten millet de, 4 seçimdir bu güzellikleri ve ak parti olmasaydı olabilecekleri görüyor ve takdir ediyor.

ak parti daha nice yıllar bizi mutlu etmeyi istiyor. türkiye'yi birlikte, el ele yönetmeyi, sorunları diyaloğ ile a$mayı teklif ediyor.

haydi $imdi sıra sizde!
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 23.07.2009 09:34)

5 Nisan 2009 Pazar

akp'ye oy verenlerin yüzündeki ışık

sokaklarda yeri geldi mi bir amaç için, yeri geldi mi de amaçsızca dola$mayı severim. toplumla, toplumun o sıcacık atmosferiyle ısınmayı çok severim. bir in$aat için açılmı$ çukuru izleyen i$siz ve emekli adamların arasında bulunmayı, çukurdan çıkan suyun tarihçesini, yeraltı sularının günden güne azaldığını anlatan ya$lı adamın hayat, dünya ve alem hakkındaki dü$üncelerini dinlemeyi zevkli bulurum. o adamlar, o hikayeler, o sular ve o anılar hep bu topraklardandır. onlar, sorosçu vakıflar, feministler ve e$cinseller ve despotik laikçi sözde demokrat darbeciler gibi yapay değildirler çünkü. sıcaktırlar. sıcak oldukları için bu topraklardan birilerini görünce kar$ılarında, dertleriyle dertlenen birilerini gördüler mi severler, saygıda kusur etmezler. yaradılanı yaradandan ötürü sevmek gibi bir hasletleri vardır çünkü. mevlana celaleddin rumilerin, dadaloğluların, pir sultanların torunudur onlar. i$te onun içindir ki tepeden inmeci despotlar, akp'ye oy veren kitlenin yüzüne yansımı$ ı$ığın kaynağını bilemezler. yoksulluğun acısını, kömür kokulu evlerde büyümenin ne demek olduğunu bilemedikleri gibi. kızılay'a sokulmayan naif köylülerin torunlarını anlamaz onlar, anlayamazlar. ı$ık, i$te o ı$ık, o ı$ıktır ki bir gün milletin değerlerinin bu topraklarda hakim olacağının garantisi, üniversiteye sokulmayan kızların çocuklarının bir gün layık olduğu yere kavu$acağının, gecekonduluların da bir gün hayattan hakkını alabileceğinin garantisi. ben, o ı$ığa bütün içtenliğimle, inanıyorum.
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 04.04.2009 18:46)

28 Mart 2009 Cumartesi

kızların vermeme sebepleri

aslına bakılacak olursa iki temel başlık altında toplanabilecek sebepler bütünüdür.
a) kendinizden kaynaklanan sebepler
b) kızların türk toplumunun doğal bir parçası olmasından kaynaklanan sebepler
bunları biraz açmak gerekirse;a şıkkını şöyle ifade etmek mümkün kısaca: birinci olasılık, yeterince yakışıklı değilsinizdir veya yakışıksızsınızdır bunun için yapılacak çok fazla şey olduğunu ne yazık ki söyleyemem. ikinci olasılık ise yanlış kitleye hitap etmeye çalışıyor olmanızdır. örneğin dinle imanla uzaktan yakından alakası olmayan bir erkeğin türbanlı kızlarla yakinen ilgilenmesi pek akıl karı bir yaklaşım olarak görülemez. buna benzer olarak dindar bir erkeğin, dinsiz imansız allahsız, laik ateist agnostik aczmendi müsveddelesi kızlarla ilişki kurmaya çalışması zırtapozluktan öteye gidecek bir davranış biçimi elbette olamaz. ha tabi kendinize göre gelişmiş bir fantezi dünyanız var da, "ben böyle ters ilişkilerden acayip haz duyarım" diyorsanız akp'nin özellikle son yıllarda uygulamaya geçirdiği özgürlük alanını genişleten pek çok uygulamayla da uyumlu olarak toplumun da size anlayışlı bir çizgiye gelmesini bekleyebilirsiniz. yalnız ben yine de şansınızı çok fazla zorlamamanızı öneririm, zira akp'nin uygulamaya geçirdiği avrupa birliği reformları ne yazık ki toplumun damarlarına henüz tam olarak yayılamadı, bunun siz de farkındasınızdır. b şıkkının ise şöyle değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim: bundan önce de defalaca belirtildiği üzere bekaret vs gibi aslında yüzyıllarca öncede kalmış olması gereken ilkel algılamaların kızlar üzerinde yarattığı baskı ortamını gözden kaçırmamak gerekiyor. her ne kadar günümüzde özellikle belli kesimlerdeki kızlar böylesi ilkellikleri pek takmıyor olsalar da, geniş kitlelerin bu konudaki rahatsızlıklarını anlayışla karşılamalıyız. 3 kasım 2002 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimler sonrası bilhassa kimi liberal çevrelerin desteği yanında akp'nin çekirdeğinde de bulunmakta olan demokratik zihinsel yapının etkisiyle geniş kitleler üzerindeki bu baskının günden güne kırılmakta olduğunu burada belirtmekte hiçbir sakınca görmüyorum. ne de olsa yiğidin hakkını yiğide her zaman verme taraftarıyımdır.
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 25.02.2009 09:34 ~ 09:37)

kandil gecelerinden habersiz dejenere tip

bırakın bu ülkenin ecnebi memleketlerle ili$kilerini, diplomatik parametrelerin uluslararası örgütlerle nasıl bir denge politikası ile yürütüceğini, fakir fukara garip gurebanın nasıl karnını doyurduğundan bile habersiz; milli, manevi bazı değerlerle alakası olmayan laik prensiplere göre formasyonunu tamamlamı$ tiptir. ulan, hadi ailenin alakası yok dinle imanla, hadi ateistsin, anladım bi yere kadar tamam. karı kız kaldırmaya ateistim ayağına ibadetmi$, ilahiymi$ falan bunları da zerre iplemiyon onu da anladım. amına koyyim, afedersin de müslüman memlekette ya$ıyon, allaha bin $ükür istanbul'umuzun dört bir yanı camilerle donatılmı$, ilaç için bir gün, bir cuma, "ulan bu adamlar, kadınlar buraya gidiyolar da ne yapıyolar" diye dü$ünmez misin bre gafil? hani inan, gel namaza dur demiyom, ya$adığın memleketin kültüründen, birikiminden iki damla nasibini almak da mı istemezsin? neden bu kadar dü$mansın bu kültürümüze? çocukken arkada$ların zibidilerle top oynayıp, terleyip susadığında hiç mi bir camiinin avlusuna girip abdest alan amcaların oradan su içmedin?
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 08.03.2009 15:33)

akp'nin hizmet yarışında hep en önde olması

kafası 1920'li yıllarda sıkı$ıp kalmı$ bazı dar kafalıların (kafasızların) farkına varamadığı ve elbette varamayacağı gerçektir. bakınız, $u önümüzdeki günlerde yapılacak seçimlerde çoğumuz oy kullanacağız. ben de bu vesileyle küçük hatırlatmalar yapmanın ülke menfaatleri açısından hayırlı olacağı kanaatindeyim. tabii burada $unu belirtmekte fayda var, ke$ke herkesin kendi hür iradesiyle oy verebilecek bir "birey olma" olgunluğuna eri$tiği bir türkiye ortamı gerçekle$ebilseydi de ben bu küçük anımsatmaları yapmak zorunda kalmasaydım. yani yapılan hizmetleri gerçekten tarafsız bir bakı$ açısıyla değerlendirebilseydi insanlarımız ve akp hak ettiği gerçek oy oranını bünyesinde toplayabilseydi tabii. ben ya$adığım kent olan istanbul'un kimi sorunları için akp'nin ürettiği ve yakın zamanda somut hale gelecek bazı çözümlerden söz etmek istiyorum:
ula$ım: metrobüs, marmaray(çalı$malar tamamlanmak üzere) açılı$ı seçim sonrasına ertelendi -seçimlerde bunu kullanmanın etik olarak doğru olmayacağı dü$üncesiyle sanırım-, üçüncü köprü için bakanlık düzeyinde proje çalı$maları devam etmekte, akbil aktarım ücreti dü$ürüldü; hemen her noktaya oldukça dü$ük bir maliyetle ula$abilmek akp ile mümkün.
sosyal projeler: kadın sığınma evlerinin sayısı arttırıldı -evliliğinde problem olan ki$iler için ücretsiz aile danı$manları her an hizmetinizde-, içinde bulunduğumuz soğuk kı$ günlerinde vatanda$larımıza ücretsiz kömür yardımı, nohuduydu makarnasıydı yardımıyla garibin gurebanın karnı artık doyuyor.
temizlik: nurettin sözen'li chp döneminin çöp yığınları artık meydanları süslemiyor. ortalık çöp kokusundan kırılmıyor.su sorunu: istanbul'un 20 yıllık su ihtiyacı giderildi. melen suyu projesi ve devam edecek etaplarıyla suyumuz artık hiç kesilmeyecek. güldür güldür abdest alabileceğiz artık, hem de en ucuz maliyetle. (evlilere müjde, artık cünup kalmayacaksınız)ne demi$ti rahmetli özal, "onlar bizim hayallerimize bile yeti$emezler"
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 08.03.2009 14:46 ~ 09.03.2009 11:18)

feministlerin milli ve manevi degerlere yaklaşımı

asıl meramı anlatacağım hiç merak etmeyiniz. fakat öncelikle türk feministinin veya niyetleri belli bazı çevrelere göre türkiye feminist hareketinin bazı açmazlarından, kimi iler tutar yanı olmayan -hadi argoya girmeyelim- zeka yoksunluklarından söz etmek istiyorum. dünyadaki feminist hareketleri tetkik edecek vaktim olmadığı ve biraz da tembel olduğum için oralardaki feminist hareketin düzeyinden bahsetmenin doğru olmayacağı kanaatindeyim. ilk evvela feminizmin gerçekten bir ideolojik derinliğe sahip olup olmadığı tartı$ılması gereken bir husustur. hatta ondan önce ideoloji kavramının ne anlama geldiğine bakalım; ideoloji: dünya ve toplum hakkında birbirleriyle tutarlı olan inanç ve düşünce sistemi. (bkz: #1941960) yani bir akıma ideoloji adını verebilmek için bir bütünlük arz etmesi, bir toplam kanaati yansıtması gerekmektedir. o bakımdan feminizmi iyimser bir yakla$ımla bile yalnızca bir "akım" olarak görebileceğimizi, "feminist ideoloji" adı verilen $eyinse toplumun beynini sulandırmak suretiyle kimi çevrelere çıkar sağlamak adına tesis edilmi$ bir palavradan ibaret olduğunu tespit etmemiz elzemdir. bu, ileride de anlatacağım üzre diplomatik münasebetlerimiz bakımından da stratejik öneme haizdir.türkiye feministlerinin genel zihnî yapısını ve kısmen ba$arıya ula$tıkları bazı eylem ve davranı$larını ise $u maddelerle özetlemek mümkündür: - pozitif ayrımcılık adı verilen saçmalığa dayanarak; bir kadın bir erkek ile aynı i$i yapmasa da, farklı i$ler yapsalar da, aradaki bilgi, birikim, kalifikasyon farkı uçurumlar kadar da olsa ayni ücreti almak. -çünkü kadındır o, öyledir çünkü haklıdır. direne direne kazanacaktır-.- millî ve manevi bazı değerlere, atadan babadan kalma bir takım gelenek göreneklere, ritüellere son derece saygısızca bir üslûpla, kepazelik derecesine varacak bir vurdumduymazlıkla saldırmak ve tüm bunları gerçekle$tirdikten sonra barı$ sevgi ve dostluktan, a$ktan söz edebilmek, ödp mitinglerinde ön sıralara geçmek, ka$ını gözünü oynatarak kolunu sallaya kavraya slogan atmak.- türk medenî ya$amının vazgeçilmez bir unsuru olan aile mefhumunun temellerini; çiftler arasındaki cinsel uyuma çomak sokmak, karı koca arasında her zaman geçebilecek kimi tatsızlıkları büyütmek suretiyle sarsmak. taparcasına sevdiği bir kocası ve 2 mükkemmel çocuğu olan ev hanımlarını yuvasız bırakıp, kadın sığınma evlerine "dü$ürmek".- hukuk devleti, sucuk devleti gibi söylemleri ağzına adeta pelesenk edip, ondan sonra mahkemelerin aldığı kararları seviyesiz ve laubali bir tavır takınarak ele$tirmek.hasılı kelam, feminizm dediğiniz $ey veya türkiye'deki feminizm dediğiniz $ey bunlardan ibarettir. ba$ka da bir numarası yoktur. onun için, türkiye'de var olan ciddi tüm ideolojilerin bir bakı$a sahip olduğu millî ve manevî değerler konusunda tam bir aymazlık içerisindedirler, ki bu da feminizmin asla bir ideoloji olarak değerlendirilemeyeceği tezimin ne kadar güçlü olduğunun açık bir göstergesidir.
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 11.03.2009 12:36)

ulusalcıların kızlarla arasının iyi olmaması

yanlı$ anla$ılmasın sakın, ulusalci karde$lerimin ne kadar delikanlı, ne kadar bıçkın, ne kadar göz korkutucu tipler olduklarını zaten biliyorum. her gün medyada yer buluyor zaten. dolayısıyla zinhar kendilerine efemineydi, e$cinseldi gibi sıfatlar yakı$tırmak gibi bir gayretim yok. ama ulusalcıların kizlarla arasının iyi olmaması durumunun nedenleri ve bu konuda gözlerim önünde ya$anan bazı hadiseler üzerinde durmak gerektiğini dü$ünüyorum. öncelikle ulusalcı ideolojinin mensubu olan değerli arkada$larımızın üzerinde nedenini pek anlayamadığım bir gerginlik var. evet biliyorum, bazı millî ve manevî değerler üzerinde anla$amıyoruz. siz bunlara kar$ı saygısızca bir tavır içindesiniz, ilahiymi$, ibadetmi$, bu gibi $eyler zerre umrunuzda değil. özelle$tirme gibi çağda$ uygulamalarda bile ta$kafa bir zihniyetiniz var. seçimle i$ba$ına gelen bir siyasi yapıya kar$ı bazı anti-demokratik hareketler içindesiniz -ama bu konuya hukukî süreç devam ettiği için fazla değinmek istemiyorum-. yani ne olduğunuz ayan beyan ortada, her gün gazetelerde televizyonlarda okuyoruz, izliyoruz. ama bunları karı kız ortamına ta$ımanın bir mânası olmasa gerek.tabii, insan sosyal bir varlık, dokunmak istiyor, ke$fetmek istiyor, tatmak istiyor. bunlar doğal. yalnız sizin içinde olduğunuz bu gergin hal, hareketlerinize de yansıyor. bu vesileyle be$erî hayattan bir örnek vermek isterim:öncelikle ben liberal bir insanım, her türlü siyasi görü$e mensup arkada$larım var. insani ili$kilerde siyasi görü$ü ön plana çıkaran biri de değilimdir. zirve ortamlarında birlikte olduğum ulusalcı bazı arkada$larıma manita yapmak konusunda yardımcı olmaya çalı$ıyorum. ulusalcıyı, karısıyla kızıyla tanı$tırıyorum, iki ho$be$, selam sabahtan sonra, sözü durup dururken yok akp'nin özelle$tirme politikası, yok laikliğin her geçen gün elden gitmesi gibi abuk subuk konulara getiriyor. kız konuyu deği$tirip, benim ev de bak gümü$suyu'nda hemen $urda gidelim de dese, bu allahın dongozu bu sefer de ba$lıyor yok kıbrıs satılmı$ da bok püsür. ulan yarram, sana lokkum gibi manita getirdik, hatun gel benim ev gümü$suyu'nda diyo sen hala.. neyse uğra$tığıma değmez amına koyim, artık arkada$larımı seçerken daha dikkatli olacağım.
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 13.03.2009 11:08)

eşcinsellerin üzerindeki garip rahatlık

mantıklı, hayata ve insanlara, iyiye ve doğruya, güzelliklere ili$kin inançları, kaygıları olan ve tüm bunları kendisine dert edinip bir ya$am felsefesine haline getirmi$ insanların anlamasının mümkün olmadığı bir rahatlıktır. daha evvel müteakip defalar dile getirdiğim üzre e$cinsellik kavramı ve e$cinseller; doğaları gereği bir ahlaki zaafiyeti ve insani kalitede çe$itli sebeplerle olu$mu$ deformasyonu gösterir. bunun sebebi elbette bu gibilerin doğanın emrettiğinin dı$arısındaki ve ahlaka mugayır bir toplumsal rol edinmeye tevessül etmeleridir. böylesi bir zaafiyete sahip veya deformasyona maruz kalmı$ herhangi bir ki$inin be$eri ya$amda ya$anan kimi hadiselerden etkilenmemesi, yapılan bazı esprilerden zerre rahatsızlık duymaması ve bunlardan adeta memnun olurcasına üzerinde garip bir rahatlık tesis edebilmesi $a$kınlık vericidir. pi$kinlik, "kelle gibi sırıtma" vs. gibi tabirlerle adlandırılabilecek böylesi bir durumun nedeninin ara$tırılması üzerine akademik çalı$ma bile yapılabilecek bir husustur. naçizane bana göre bu gibi bir rahatsız edici rahatlığın nedeni, ahlaki yozla$mayı içselle$tirebilmedeki büyük ba$arıları ve yine büyük bir ba$arı olarak nitelendirilebilecek olan kendilerine olmayan bir üçüncü cinsiyet yaratabilmeleridir.
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 21.03.2009 21:13 ~ 21:18)

herkesin birbirini siktiği arkadaş grupları

tabii burada "sikmek"ten kasıt hem sözlük anlamıyla "sikmek" hem de mecazi anlamıyla "sikmek".bu gruplar, sözlükte, i$ ya$amında veya üniversite içinde olsun hiç farketmez, bulu$tukları tek nokta herkesin birbirini hem gerçek anlam da hem de ba$ka her türlü biçimde sikebilme yetisine haiz olmalarıdır. bir nevi swinger grup olma yolunda hızla ilerleyen bu gibi gruplarda bir ki$i kar$ı cinsten birisiyle siki$ip ayrıldıktan sonra hiç vakit kaybetmeksizin diğer kar$ı cinslerle seks yapmaya ba$lar. ama bunun bir resmi sıfatla yapılması gerekliliği ortaya çıktığı için "sevgililik" gibi "in a relationship"lik gibi kavralar türetilir ve bunların kisvesi altında cinsel ya$amlar idame ettirilir. tabii burada vurgulanması gereken "ki$ilerin birbirleriyle özgürce seks yapabilme hakkı"ndan ziyade bunun büyük bir iki yüzlülük ve riyakarlıkla yapılmasıdır. fütursuzca siki$tiği ve siki$mesinin tüm detaylarını tefrika halinde hem sözlükte hem de sözlü olarak arkada$ grubu içerisinde yayımlayan bir ki$inin tefrikayı yayımladığı kitleden biriyle tekrar siki$mekte zerre beis etmemesi, ba$ka bir kimseyle nasıl siki$tiği kamuoyu önünde anlatılan bir ki$iyle "in a relationship" statusuna gelen ki$ininse bunu nasıl kendisine yedirebilmesidir esas üzerinde durulması gereken. bir kimseyle "sevgililik" kisvesi altında siki$mek ve sonra sırayla gruptaki diğer kar$ı cinslerle yine "sevgililik" kisvesi altında seks yapmak ve bunu gayet normalmi$ bir hava içerisinde eskiden siki$tiği "sevgili"lerine anlatmak gibi bir ahlaki deformasyonu bünyesinde barındırma kudreti bana göre bu grupların ba$arı hanesine yazılması gereken en önemli niteliğidir.mecazi anlamda "sikmek" ise ekseriyetle i$ ortamında gerçekle$mekle birlikte, sözlüktü, yan ürünleriydi gibi platformlarda da sıklıkla rastalanagelmektedir. bu gibi platformlarda ya$anan kimi tatsızlıklarda herkes birbiri hakkında sikik emesen pencerelerinde atıp tutmakta, kıyasıya ele$tirmektedir. i$ ortamında, zirvede orda burda kar$ıla$ınca, "ahhahhhah canım nasılsın ya en takdir ettiğim adam sensin be.." kıvamında süregiden muhabbetlerin büyük bir riya ve sahtekarlık örneği te$kil ettiğini açıkça ortaya koymaktadırlar. her iki olasılık için de söylüyorum: biraz delikanlı olun be siki$ecekseniz de adam gibi yapın $unu, yettiniz artık.
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 22.03.2009 08:49)

akp gelince rahatladım

çalı$tığım kurulu$un hizmetlileriyle bu sabah sohbet ederken, hizmetli bir arkada$ın duygularını ifade eden cümlesidir. aynen $u $ekildir cümle: "bülent ecevit gelince 'ulan nolucak geleceğim' dediydim. akp seçilince 'tamam geleceğim garanti artık' dedim". sohbet esnasında birkaç arkada$ bir aradaydık ve sonuçta bu tespitin hepimiz için geçerli olduğu ortak kanaatine vardık. ama nedenlerimiz farklıydı, diğer 16,5 milyon insanın hepsinin ayrı ayrı nedenleri olduğu gibi.$imdi ben bu görü$ü birkaç bakımdan değerlendirmek istiyorum.öncelikle ben yapım gereği oldukça sevecen ve kolay diyalog kurabilen bir insanım. babacan tavrımla tanınırım. arkada$lar sağolsunlar ilgilerini hiç eksik etmezler. onun için hizmetli arkada$ların çoğuyla da iyi ili$kilerim, sıcak dostluklarım vardır. kadir abi olsun, $evket abi olsun ve diğerleriyle hepsiyle güzel anılarım olmu$tur. fakat eğitim, ailevi yapı ve sosyo-kültürel farklılıklar gibi bir takım sebeplerden ötürü farklı sosyal tabakalardanız. fakat konumuz özeline inince baktığımızda $u açıkça görülüyor: hepimiz akp'den ve icraatlarından son derece memnunuz ve çok sayıda olmayan ortak noktamızdan bir tanesi de oy verdiğimiz parti akp. aranızdan bazı sorgulayıcı tiplerin "farklı sosyal tabakalardan ki$iler nasıl aynı partide birle$ebiliyor?" dediğini duyar gibiyim. bunun cevabı çok kapsayıcı bir slogandır: akp'nin herkesi kucaklayan bir parti olması. ve bununla birlikte etyen mahcupyan'ın da belirttiği üzre 'tek gerçek parti olması, tam bir türkiye partisi olması'dır. bilindiği üzre seçimlerden sonra türkiye haritasını incelediğimizde görülecektir ki, tüm türkiye sarıya boyanmı$tır. bu, halkın tüm coğrafyalarda tercihinin tek olduğunun, temel konularda bir ayrı gayrılığın bulunmadığının ve halkımızın karde$liğinin açık bir göstergesidir. bu ya$amsal konuların haricinde baktığımızda, daha önce de belirttiğim üzre hepimizin farklı bir nedenden akp'yi tercih ettiğimiz gözüküyor. örneğin kadir abi'nin tek amacı ruhunu teslim ederken bir ev ve bir araba sahibi olabilmekmi$ ve toki sayesinde evini alabilmi$. bu 2. dönemde de arabasını alıp gayesini gerçekle$tirmeyi planlıyormu$. -ekonomik kriz çığırtkanlığı yapan çevrelere duyurulur- . $evket abi'ye göreyse akp ula$ım sorununun çözümünde büyük mesafe kat etmi$, dakka ba$ı metrobüs kalkıyormu$ ve istanbul'un bir ucundan diğerine kolayca ula$mak artık mümkünmü$. marmaray projesi ise seçimde kullanmanın etik olarak doğru olmayacağı dü$üncesiyle, açılı$ı seçim sonrasına ertelenmi$.. ben bu hususlarda fazla bilgi sahibi değilim. ama kadir abi'yi de $evket abi'yi de çok severim. öyle diyorlarsa öyledir. benim akp tercihimin nedeni ise sanırım daha makro ve teorik düzeyde. akp iktidara geldiği 2002 yılı sonundan bu yana özgürlükler alanında büyük geli$meler sağlandı. tartı$ılması bir tabu halini almı$ pek çok konu -sivil demokrasi gibi- değişik platformlarda artık rahatça tartı$ılabiliyor. bu bakımdan tabuları yıkan bir partidir akp. -ahlaki bazı değerlerimizi muhafaza etmek $artıyla- , avrupa birliği projesi ile birlikte uygar dünya ile bütünle$ik, evrensel değerleri içselle$tirmi$, kopenhang ve maastricht kriterlerini sağlamı$, çağda$ bir liberal piyasa ekonomisine sahip bir ülke. farklılıklarımıza rağmen, hepimizin bulu$tuğu yer aynı, zaten önemli olan da bu. onun için güçlerimizi birle$tirmeliyiz. yine, yeniden.
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 23.03.2009 08:59)

ulusalcıların dünyayı anlamaktan aciz olması

ak$am aklıma geldi ama yazamadım, fırsat olmadı. ak$am haberlerini izlerken dinlediğim bir miting konu$ması, görsellikle de bütünle$ince, yakla$ık 5 dakika kadar gülmemi sağladı. -aslında dü$ündüm de, radyodan dinlesem de aynı düzeyde gülebilirdim- sağolsun sayın ba$bakan ekonomik kriz söylemlerini kastederek a$ağı yukarı $u ifadeleri kullandı, "değerli karde$lerim, aslında medyanın abarttığı kadar da ortada bir $ey yok, onu da söyliyim. ha, i$ini bilmeyen var da fabrikasını kapatıyorsa, ona biz ne yapalım".dediğim gibi güldüm. itiraf etmeliyim ki, öncelikle söylemin komikliğine güldüm. gerçekten ortada ciddi bir ekonomik kriz var mıdır yok mudur o açıdan değil ama sayın ba$bakan'ın sorumluluktan sıyrılmadaki zekice yakla$ımı ve bunu oldukça da esprili bir üslupla dile getirebilmesi takdire $ayandı. bu konu$mayı dinleyen vatanda$ları da izleyebilme fırsatım oldu. cümleler söylendikten sonra topluluk daha bir ate$lendi, co$tu. sonra aklıma kendisine ulusalcı diyen ama solcu, sosyalist, sosyal demokrat gibi sıfatlardan da vazgeçemeyen ulusalcı güruh geldi. tek dertleri bu ülkede ya$ayan herkesi üniform bir yapıya sokup mümkün olsa herkesi asker yapmak ya da askerin emrine amade vaziyete sokmak olan bu kimselerin "sol" adı altında ortaya çıkıp epeyce de oy aldığını dü$ündüm. türkiye'de sol olmadığını, bu zihinsel yapı ile, özdemir ince gibi yazarları “solun yıkılmaz kalesi” olarak gören bir kitleyle mi özgürlük, e$itlik, adaletin tesis edilebileceğini aklıma getirdim. "abartıldığı kadar bir $ey yok, kriz palavra" diyen ba$bakan'ı dinleyen kalabalığın arasında kuvvetle muhtemel i$siz kalanların da olduğunu, ama bu kitlenin kurtulu$ umudu olarak yine, -ve haklı olarak- tayyip erdoğan'ı gördüğünü anladım. ve ben de haklıydım.kendisine "sol" diyen ama solla molla alakası olmayan ulusalcıların -hadi solcu falan olmasınlar ama- en azından populizm yapmak adına insanlara küçücük bir umut olsun veremediklerini, zaten veremeyeceklerini, içlerindeki askerci kafa yapısının buna zerre izin vermeyeceğini, gözlerinde vatanda$ın yalnızca devlete (onun arkaplanı elbette askere, subaya) hizmet etmek olduğunu yine umutsuzca anımsadım. ve halkın değerlerine ancak sahtekarca “açılım”larla sahip çıkan bu kafa yapısının tüm derdinin kendi kitlesine benzeyen $apkalı, fraklı bir toplum yaratmak olduğunu da. son tahlilde bu kimselerin yegane gayesinin milleti değil devleti “memnun etmek” olduğu gerçeğiyle, ulusalcıların dünyayı anlamaktan aciz olmaları gerçeğiyle tekrar yüzle$tim. özelle$tirme gibi ciddi bir iktisadi perspektifi anlamaktan aciz, özgürlük alanlarının geni$letilmesine tümden kar$ı, dü$ünce özgürlüğüymü$, fikirlerin özgürce tartı$ılmasıymı$, 301’mi$, azınlık haklarıymı$ zerre sallamayan, sivil demokratik anlayı$tan yana olmayan, militarizmi $iar edinmi$ bir kitle. bu mu sol?
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 26.03.2009 08:44)

kızlığı bozulur diye zirveye gitmeyen bakire

daha önce de müteakip defalar belirttiğim üzre, yapım gereği oldukça sevecen ve sıcak kanlı biriyim, insanlarla kolay ileti$im kurmakta üstüme yoktur. zaten sağolsunlar arkada$lar da ilgilerini eksik etmiyorlar, her hafta istatistiklerde yerimi almamı sağlıyorlar. neyse gelelim sadede.. öncelikle hakikaten var böyle genç hanım karde$lerimiz. var yani, bu bir gerçek, inkar edenin ağzını yüzünü sikerim. neyse küfür olayına girmeyecektik.. belli bir seviyeyi geçen sosyal, siyasal, ekonomik veya be$eri ili$kilere ili$kin fikri argümanları olan ekseriyetle sabırta$ı yazar hanım arkada$larla emesen seviyesine kadar ula$an sohbetlerim oluyor. bu insanlar belli bazı kültürel nedenlerle sözlük zirvelerine katılmaktan imtina etmekte olduklarını, metalci felsefesine haiz bazı tiplerden ürktüklerini beyan etmektedirler. elbette bu kültürel sakıncaların temelinde bekaret olgusu yatmaktadır. her ne kadar metalci karde$lerimizin de son tahlilde insan olduğunu belirtsem de, kafalarında öylesi bir metalci mefhumu yerle$mi$ ki, böyle bir imgeyi kafalarından silmekte güçlük çekmekteler. tabii bu hadise ba$ka bir açıdan bakınca, bize sözlüğün artık belli bir elitist zümrenin dı$ına çıkabildiğini, bazı toplumsal katmanlara da ula$abildiğinin gösteriyor; güngören, esenler vs. gibi görece halkımızın dü$ük profilli kesimlerinin yerle$ik olduğu yerlerde de artık sözlük okurları ve yazarları var, ve bu insanlar bazı çevrelerin kendi kültürel değerlerini dı$lamasından, a$ağılamasından fena halde rahatsızlar. velhasıl bana göre metalci karde$lerimizin de belli bazı güvenceleri açıkça belirtmeleri, gayet i$inde gücünde, ak$am eve ekmek götüren insanlar olduklarını beyan etmeleri gerekmektedir.



bu hanım kızcağızların bir ba$ka özelliği geldi aklıma. o da $udur: doğum kontrol yöntemleri hakkında yeterince malumat sahibi olmamaları. velev ki cima eylemeye karar vermi$ bir dudullu yavrusunun bir diğer korkulu rüyası ise yine metalci tipler tarafından hamile bırakılmaktır. geri çekilme yöntemi olsun, basit bir kondom kullanma olsun, bunlardan hiçbirini tercih etmeksizin adeta hanzoca tenasül uzvuna duhul edecek metalcilerden korkmaktadır bu insanlarımız. diğer taraftan spiral $eyttirme olsun, bir jinekologa gidip danı$mak olsun, bunlar da gecekondu muhitlerinde ho$ kar$ılanan davranı$lar elbette değildir, olmamalıdır da.



son söz olarak $unu söyleyelim: toplumsal kesimler arasındaki ayrı$ma; çatı$maları, karde$ kavgalarını da beraberinde getirir. birbirimizin değerlerine, kutsallarına saygı gösterdiğimiz takdirde bu gibi çekinceler ortadan kalkar, sınıflar arası birbirine geçi$ kolayla$ır, dikey sosyal hareketliliğin tesisiyle barı$ ortamı hakim olur.



(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 27.03.2009 09:18)

iki fabrika kapanınca kriz çığırtkanlığı yapan mal

son günlerde ortamlarda $öyle bir söylem dola$ıyor: 'vay anağğm, ekonomik kriz geldi geçtiğğ, yüreğimi deldi geçti' gibilerinden. elbette böylesi komik, komik olduğu kadar ciddi bir temelden yoksun bir deli saçmasına sağduyulu yurttaşlar inanmamaktadır. ama bazı anımsatmalar yapmanın, bazı niyeti belli çevreleri if$a etmenin yerinde olacağı kanaatindeyim. $öyle ki.. doğrudur, dünyada özellikle son 1 yıl içerisinde bir ekonomik kırılganlık, bir parametrik sapma vardır. rasyonel üretime yönelik olmayan, emek yoğun bazı sektörlerde istihdam azalması ya$anmaktadır. buna kar$ılık, bu gibi sektörlerden uzakla$an kitleler elastik istihdam diye tabir edilen istihdam biçimine yönelmekte, bir $ekilde yollarını bulmaktadır. kaldı ki, bir önceki sayın ba$kan george w. bush döneminde kabul edilen ve temsilciler meclisinden geçen paketler derhal yürürlüğe sokulmu$tur. sayın obama'nın da bu ba$arılı önlemleri arttırarak sürdüreceğinden hiçbir ku$kum yok. zaten kendisi ülkemize bu önlemleri hükümetimiz ve merkez bankamızla isti$are etmek için geliyor. bu kapsamda ekonomik kriz söylemiyle devleti gogolamaya çalı$an lehman brothers gibi merrill lynch gibi kimi uyanıklara el konmu$, ellerine malabadi toka edilmi$tir. bu gibi icraattan tırsan amerikan reel ve finans sektörü dikkat ederseniz son birkaç aydır efendiliğini muhafaza etmektedir. i$te amerika'daki bu birkaç aylık ba$ıbazuk düzenin ülkemize kısmi yansımaları elbette olmu$tur ama bunu böylesine abartmak, ancak niyet bozukluğundan kaynaklanabilir. belli bazı çıkarlarına dokunulmu$, belli bazı hortumları kesilmi$ basın yayın organları ve özellikle bir medya büyük grubunun halkı goygoylamak, yıllar sonra ciddi bir istikrar ortamı yakalamı$ ülkemizi rayından saptırmak, avrupa birliği'ne doğru yürüyü$ün önünü kesmek maksadıyla yaptığı yayınlar ciddiye alınmamalıdır. bakın ben halkın içerisinden bir insanım, fildi$i kulelerden bu millete bakan elitist zümrenin gözüyle bakmıyorum dünyaya, insanlara. ve bütün samimiyetimle söylüyorum, inanınız ki böyle büyük bir ekonomik krizmi$, püsürmü$.. yok böyle bir olay efendim yok. evet, hepimizin olduğu gibi benim de i$inden olan birkaç tanıdığım elbette var. ama i$sizlik maa$ı olsun, gereken tüm yardımlar olsun, i$ bulana kadar bunlar hep sosyal devlet olmanın gereği çerçevesinde gerçekle$tirilmektedir. bilhassa yılın ikinci yarısından ba$layarak amerikan yönetimimizin aldığı tedbirlerin reel sektöre yansımasıyla birlikte ekonomi canlanacak, bu ya$anan kısmi sıkıntılar da giderilecektir. böyle andavalca vay millet öldü bitti diye çığırtkanlık yapan e$$eklere itibar etmemektedir bu millet, geçmi$te etmedi, yine etmez. bu millet milli bütünlüğünü bozmaya çalı$an böylesi tiplere prim vermez. zaten $urda kaç saat kaldı, açın elinizi yine verecekler eheh.
(nasilbirdemokrasiistiyoruz, 28.03.2009 07:22)